Pazar, Mayıs 11

Bir Zamanlar Anadolu'da






Yalan yok bu kadar iyi film izleyeceğimi tahmin etmiyordum. Nuri Bilge Ceylan'a baya uzağım.. Sevenlerinin oluşturduğu algıyla da adamı biraz Avrupa ekolünden sanıyordum. Ki hala olabilir. Çok fazla Rus etkisi var sanki. Fakat filmin adında "Anadolu" olunca ilgimi çekti. Övgüler de (Cannes değil) gayet yerindeydi.

Baya iyi film. Anadolu'da (ki orası da İç Anadolu değildi) sadece iki seneden biraz az yaşamış biri olarak bile anlayabildiğim bir durum söz konusu. Adamlar (Ceylan ve Kesal) çok iyi bir iş çıkarmışlar. Hayatı durdurarak, zamanı dondurarak bu kadar çok duyguyu yansıtmak çok büyük iş. En basitinden; güzel bir kadının erkek dünyasında nasıl bir hissiyat uyandıracağını; çok büyük kısmı erkeklerden oluşan 137 dakikalık bir filmin tek bir sahnesinde verebiliyor olmak büyük başarı...

Arap Ali'nin monologundan, arkadan geçen trene, komiser Naci'nin "Savcı okumuş" isyanından, ağaçtan düşen elmaya kadar... Adam hakikaten çok iyi yönetmenmiş, daha da ötesi müthiş kareler sunuyor. Filmde hyecanlı bir öykü olmaması daha iyi, gördüğün şeye daha iyi odaklanıyorsun. Belki de o an kendi filmini, kendi senaryonu yazıyorsun. Doktor Cemal'in sabah evlerin arasından yürüdüğü sahne; Anadolu'nun bir yerinde böyle bir sokak var ama sanki senelerce bu filmin bu karesi için muhafaza edilmiş gibi...

Filmin benim için yıldızı Fırat Tanış. Çok sonradan öğrendim ki, bir takım sorunlar nedeniyle filmde kendi sesi kullanılmamış. Oysa sesi de karakterine oldukça uyardı. Buna rağmen filmi izlerken fark edemedim. Adamın bakışları oyunculuk kavramını çok başka yere taşıdı nazarımda. Sesini dinleyecek vakit bulamamışım. Büyük iş çıkarmış. Filme ayrı, emeği geçene ayrı, ona ayrı övgüler benden...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Muhtar sahnesi peki? Of kere of