Perşembe, Eylül 25

Billy Elliot






14 sene...

"Ulan keşke önce izleseydim" dediğim bir sürü film var. Bazıları baya güzel. Ama bu...

Hepsi bu entellektüel çocuklar yüzünden. "Balet olmak isteyen çocuğun heteroseksüel dünyaya başkaldırışı" diye sundular, 14 sene boyunca mesafeli yaklaştım. Mesafeli de değil de öteledim. Eşcinselik benim için zaten sorun değil ama sinemadaki gereksiz "Just believe" ekolünden türeyen başarı filmlerine bir de böyle şimdinin Cihangir sosu eklenince çekilmez oluyor.

Film hiç böyle değilmiş. O kadar güzel alt hikayeler, karakterler, replikler var ki... Çocuğun babasıyla, ağabeyiyle, bale öğretmeniyle, bale öğretmeninin kızıyla; babanın büyük erkek kardeşle, diğer işçilerle ilişkileri.. Muhteşem yahu... Zaten bir İngiliz filmi, üstelik 80'lerde geçiyor, haliyle doğal olarak soundtrack baya iyi. Dönemin İngiltere'si ayan beyan ortada.

Muhakkak öyle sert bir ailede balet olmak isteyen çocuk ayrı bir hikaye, fakat dönemin ve ailenimn koşulları aslında o çocuğun en basitinden futbolcu olmasını bile zor kılıyor. İşin güzelliği de burada. Annesini kaybeden çocuğun o mahalleden çıkmak için tek yolu kullanmasi, her şeyi göze alması, ailesini bile karşısına alması... Babanın da savunduğu her şeye ve ait olduğu tek ortama sırtını dönme cesaretini gösterebilmesi...



Yahu millet Shine falan gibi filmleri övgüler yağdırırken bunu nasıl gözden kaçırmış diyeceğim de, övdüklerinde de biz ilgi göstermedik.

Filmin yılı da benim için çok anlamlı.. 2000'de vizyona giriyor, 2001 martında Türkiye'ye geliyor. Kesinlikle o dönem izlemem lazımdı... Şu an geç kaldım ama o dönem izlemiş olsaydım gönül sıralamamda Rumble Fish'ın arkasından ikinci olurdu.

Hiç yorum yok: