Cumartesi, Aralık 20

Psycho


Son dönemde 3 tane Hitchcock filmi izledim. Üçü de keyifliydi. İlginç olan zamanında ilk izlediğim Hitchcock film olan The Birds'ü tamamlayamamıştım. Bu üç filmde ise oldukça rahatım. 

Eskiden bir yönetmenin, seyirciyi bu kadar germesine gerek yok diye düşünüyordum. Şimdi ise bu kadar zorlayıp ters köşe yapması hoşuma gidiyor. Ama hala yanımda kuş uçunca biraz geriliyorum. Bir ara o konuya geri dönmek lazım.

Öte yandan bu filmin de çok başarılı olduğunu söylemek lazım. Konusu, sinema tekniği, oyunculuklar çok başarılı. Derinlemesine incelenmesi gereken, hatta birçok yerde incelenen bir film. Bir yönetmenin, bir insanın, 110 dakika içinde bu kadar derin bir şey çıkarması saygı uyandırıcı.

Adamın akademisyen olması gerekiyormuş, gitmiş yönetmen olmuş.

Yalnız defalarca insan ters köşeye yatıyor. Filmin adından bir pislik olduğunu fark ederek izlemeye başlıyorsun. Önce kızın sevgilisinin "sayko" olabileceğini düşünüyorsun. Sonra kızı, kızı takip eden polisi. Sonra Norman Bates çıkıyor. Önce tecavüz bekliyorsun, sonra öldürüyor. Ondan sonra olaylar biraz daha gelişiyor, sarmal oluyor.

Bu kadar çok defa hayretler içinde kalınca insan bir kez daha yönetmene şapka çıkarıyor. En ufak ayrıntı bile düşünülmüş. Yaşadıkları şehirden, kızın sütyen rengine kadar. Dolu dolu bir gerilim filmi... 

Hiç yorum yok: