Pazartesi, Eylül 26

McFarland


Hangi filmin iyi çıkacağını bilemezsiniz. Oturup izlemeniz lazım. McFarland, geçen yılın filmi olmasına rağmen gözüme çarpmamıştı. Hiçbir bilgim yoktu. Oysa Kevin Costner ve Maria Bello gibi isimlerin yer aldığı bir projeydi. Hafta içi bir gündüz vakti denk geldim ve hiç bilmeden izlemeye karar verdim.

İyi ki de izlemişim. Son dönemde izlediğim en iyi filmlerden. 

Hikaye zaten beni çekti. Bu aralar garip kafalardaydım. Ergenlerle, gerçek hayata adım atma arefesinde olan insanlarla zaman geçirmek istiyorum. Onlara yardımcı olmak gibi bir hevesim var. Ama hareketim yok. Kendi işimizi, kendi hayatımızı belirlerken bunları düşünmemiştik. Aslında olabilirmiş. Birilerinin yolunu açmaya çalışmak, bu hayatta yapılabilecek nadir anlamlı şeylerden biri. Diğer mastürbasyon üretimlerden, eylemlerden daha kalıcı... 

O karışık düşünceleri zihinden geçirirken bu film çıktı karşıma. Tabi ki, 'hayatımı değiştiren film' olmayacak. Sadece güzel bir iki saat geçirmiş oldum. Ama belki başka cesur ve hareket kabiliyeti olan birilerinin kafasında şimşek çakar. O şimşeği çakabilecek güçte bir film.

Aslında filmde beni çeken çok şey vardı. Sadece eğitimcilik ve ergenlik değil; spor ve sporculuk, küçük bir yerde yaşamak ve samimiyet de var. Olmak ve yapmak istediklerim. 

İnsan bazen böyle filmlerin inandırıcı olmadığını düşünüyor ama sonrasında gerçek bir hikayenin anlatıldığını öğrenince seviniyor. Bir süre sonra o hikayenin kendisine ait olmadığını anlayınca üzülüyor ama o da hemen geçiyor.

Okyanus sahnesindeki bekçi; adam oğlu adam...

Hiç yorum yok: