Salı, Temmuz 4

Heat



2003 yılıydı. Bir arkadaş grubumuzda sinema sohbeti yaparken onlar bana devamlı Heat’i övüyorlardı. Filmi izlememiştim ama çocuklara hak verebiliyordum. Ne de olsa bir zamanların önemli filmlerinden biriydi. En kısa zamanda izlemeliydim. 15 sene daha bekledim.

Ama daha da önemlisi, o zaman bizim algılarımızda olan “Ne filmdi be” düşüncesiydi. Aslında nereden baksan 7-8 sene öncesinin filmiydi. Yani şimdiye oranlarsak 2009’da yapılan bir film gibiydi. Yani, daha dün gibiydi. Ama bizim için eskiydi işte. Film vizyona girdiğinde biz tek başımıza sinemaya gidemiyorduk. Aradan çok kısa zaman geçmesine rağmen, bizim için çok eski dönemlere ait gibiydi.

Şimdi ise; 20 sene sonrasında izlediğimde zamanın ötesinde olduğunu anlıyorum. Ne bekliyorsam onu buldum. Ne çok büyük bir şaheser, ne de yüksek bütçesine rağmen ikinci sınıfta kalmış bir aksiyon filmi.

Robert de Niro ile Al Pacino’nun beraber yer alması, filmin popülerliğini katladı. Yıllardır bu iki isim anılınca bu film, bu filmden bahsedince olayın bu boyutu konuşulur. Fakat filmde senaryoda müziklere kadar bahsedilecek dolu dolu şeyler var. Kadro bu ikisi dışında bile çok iyi. Val Kilmer, Tom Sizemora, çocuk yaştaki Natalie Portman…. Ama her şey De Niro ve Pacino üzerine değerlendirildiğinden bir burun kıvırma oluyor. Çok iyi transferlerle şampiyon olan takımın aslında çok iyi top oynadığının atlanması gibi. 

Yani tarihin en iyi iki oyuncusu yan yana oynadığı için ‘underrated’ kalan bir film.

Filmin güzelliği ve yaklaşık üç saat boyunca sıkmaması karakterlerin derinliğinden geliyor. İkisi de toplum dışı diyebileceğimiz türdendir. Problemli kişiliklerdir. İlişkilerinde başarısızlardır ve bu dünyadaki varlıklarını sadece işleri sayesinde sürdürebilirler. İşleri onların kurtarıcılardır. Ve işleri, kötü ilişkileri için de aynı zamanda iyi bir bahanedir. O nedenle o çok konuşulan sahnesinde ikili karşı karşıya oturur ve birbirini anlar. İkisi rakiptir ama ikisi de aynı adamdır. Bu nedenle film çok iyi ilerler.

Bazıları, “Bu filmde polisi değil, suçluyu; iyiyi değil kötü olanı tuttuk” gibi cümleler kullanırlar. Haklılık payları vardır. Fakat bu kötülüğe saygı veya suçlunun zekasına olan hayranlıktan değildir. Basit bir matematik vardır. Eğer suçlu /kötü kaybederse hikaye biter. Sona erer. İnsanlar bu çatışmanın sona ermesini istemez. Sadece bir sinema zevki olarak filmin sona ermesinden bahsetmiyorum. Bu satrancın ve ortak dansın sona ermesi inansın içinde kötü bir tat bırakır. Hele bir de o karakterlerle yakınlık kurabiliyorsanız. Rakibin var olduğu kadar varsın. Onu bitirirsen kazanırsın ama kazanırsan oyun biter.

“Çok iyi filmdir” demek çok gereksiz olacak ama sanırım hakkı yenmiş veya pek anlaşılamamış bir filmdir. Yine de olsun. Geç de olsa izlemek güzeldi.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

kolpaçino'da ev sistemi tanıtılırken kullanılan filmdir aynı zamanda.